Papatya yolu

‘’Hayatınızdaki en önemli iki gün, doğdunuz gün ve neden doğduğunuzu anladığınız gündür’’ diyen yazarın Tom Sawyer’ın maceralarını anlattığı bir kitabını daha güzelliğini ve güzel kalbini senden almış yavrumuza uykudan kapanan gözlerine bakarak okurken güzel annesine ve ilk aşkım olan sana yazdığım bu mektubu kitabın arasına bırakıyorum.

Aşkıma, 

Seni ilk gördüğüm o günü sana anlatmadım değil mi? Aklımdan çıkması mümkün değil ama belki biraz utandım. Ama artık bu mektubu okuyorsan ben senden birkaç gün ama sadece birkaç gün uzak kalabileceğim bir yolculuktayım. 

Uzun zamandır kaçtığım alışveriş günlerinden biriydi. Hani bir kadın olarak tahmin edersin bir erkeğin mağaza alışverişi zamanlarını. Vitrinlere göz gezdirip hemen kaçmak için kendimce bahaneler uyduruyordum. Yok bunun modası geçmiş, yok daha neler hem de bu ha, bu cırtlak renk vitrine konur muymuş, ben bunu giysem beni tanıyanlar görse ne derler acaba hakkımda, kesin topa koyarlar! Diye kendi kendime söylenirken, daha önce bu sokakta hiç karşılaşmadığım, elinde kırmızı bir kalem ve yeşil renk ile kaplı bir defteri tutan, güzelliğini istese de gizleyemeyen siyah, kalın çerçeveli gözlüğü ve tek parça uzun triko elbisesi içinde etrafında olup bitenlere bakan ve arada da bir zamanı tükenmiş gibi koşuşturanlara müdahale edip yine notlarına dönen güzel bir kadını gördüm. 

Ne kadar uzun mağaza vitrinine baka kalmışım bilmiyorum. Genç ama dikkatli, görevli olduğunu kıyafetinden anladığım delikanlı bir şey mi oldu ya da bir sorun mu var beyefendi diye uyardığında fark ettim ki camın dibinde öylece kala kalmışım. Beyefendi henüz mağaza açılmadı hazırlık yapılıyor açılınca gelirsiniz. Burada durmasanız iyi olur demişti! Şey şu hanımefendi kim diye mırıldanırken eliyle biraz daha sert bir dokunuş atan genç beni uzaklaştırmıştı. Bilmediğin bir şey daha söyleyeyim mi sana sevgilim? Seni gördüğüm günden beri benim de kırmızı bir kalemim ve seninle geçen her günümü anlattığım bir günlüğüm var benim. 

Sessiz bir gülüşün bu kadar güçlü bir hissi olabilir miydi. Koca ormanda birbirleriyle güneşe uzanıp yakalamak isteyen ağaçlara bile galip gelen sarmaşığın gücü gibi güçlüydü o his. Birbirine geçen sarmaşık dalları gibi o kalabalığın içini yarıp kendini ne kadar gizlese de benim onu görmemi engelleyememişti. 

Alışverişten kaçmak için bahaneler uydururken şimdi aynı sokaktan Allah bilir kaç kez geçmiş kaç kişinin dikkatini çekmiştim. Mendil satan çocuktan aldığım mendiller eminim beni birkaç yıl idare edecek. Sevgilim dolapta duran üstünde mor çiçekli ve mentollü mendiller var ya işte onlar seni gördüğüm güden anı. Birden mağaza kapısı açıldı ve içeri de kalanlara iyi akşamlar dediğin o narin ve nazik sesini duydum. Bana İyi akşamlar diyormuşsun gibi ben de üstüme alınıp iyi akşamlar dileyecektim ki tam mendilci çocuk ağabey bu mendilin parasını vermedin demesiyle bir anda senin ara sokakta kalabalığa karışıp gidişin bir olmuştu. Orada birkaç saat geçirmeme ve laflamama sebep olan çocuk seni gözden kaybetmeme de sebep olmuştu. Ağabey merak etme o abla birkaç gündür burada yarın gel istersen derken eline parayı sıkıştırdığım gibi farklı bir duyguyla oradan uzaklaştım. 

O gün bitmişti ama seni yeniden görme hayaliyle akşam yemek bile yiyemedim. Heyecan ve şaşkınlığım kendimeydi. Neden ve nesinden hoşlanmıştım o kadının. Yarın olacak ve seni görecektim tüm cesaretimi toplayıp seninle konuşmalıydım. 

Ertesi gün ilk yaptığım şey elime bir alışveriş poşeti alıp seni görmeye gittim. Camdaki iş ilanını fark etmeden içeri dalmıştım. Kucağında kendinden büyük koliyi taşımaya çalışan genç kıza koşarak yardım etmek için kolinin bir ucundan tuttum ve depoya kadar götürmesine yardım ederken bir yandan da daha sonra adının Aslı olduğunu öğreneceğim çalışan kız bana yanlış gelmiş ürün yetiştiremiyoruz çalışan da az diye anlatıyordu. 

Depoda her şey vitrin gibi durmuyordu her şey karma karışık gözüküyordu. Aslında ürünleri satış önceliğine göre dizseniz kolay olur dedikten sonra birkaç kolinin ve eşyanın yerini değiştirdikten sonra genç çalışan teşekkür ederim ağabey dedi ben de tam rica ederim deyip depodan çıkıyordum ki arkadan yüzünü görmediğim bir sesle sen iş için mi gelmiştin diye senin sesini ikinci kez duymuştum. Eğer iş için geldiysen tamamdır iş senin kolları sıva dedi. 

Sesimi yutmuş gibiydim! O anda ne diyeceğimi bilemeden seninle ve senin olduğun yerde geçireceğim her anı yaşamak için hemen olur dedim. Adımı sordun, Adım Aziz dedim. Ya sizin adınız nedir? Benim adım Çiçek. Çiçek çok güzel bir isim dedim hemen üstüne ben koparılan çiçek sevmem dedin ve çok iş var çok deyip yanımdan giderken çiçek kokan parfümün de ki Yasemin, Frezya yaprakları, Manolya ve Amberini sana çok yakıştığını söyleyeceğim güne kadar emrine amadeyim. 

Artık sen varsın hiçbir şey aynı değil hayatımda. Yağmur yağıyordu gelirken yolu uzattım seni düşünmek güzel geliyordu bu düşünce bile yeniydi hayatımda. Sanırım artık yeni bir hayatım oluyordu. Oysa yağmurdan bir kedinin sudan hoşlanmadığı gibi hoşlanmazdım. Geç kalmamak için hızlı hızlı yürümüştüm sokak aralarında yeni işime ve seni görmeye çok az zamanım kalmıştı. 

Aziz’di değil mi adın? Evet Aziz. Camda iş ilanını unutmuşuz öylece kalmış, görüp gelen arkadaşlar oluyor iş için boş yere ümit ederler! Senden çok memnun kalmış arkadaşlar devam etmeni isteriz. Aziz birde ilanı camdan indirirsen sevinirim. Bu sözden anladığım o kadar güzel bir kalbinin olduğuydu ve seni neden ilk görüşte sevdiğimi açıklamakla geçirdiğim gecelere de bir yanıttı. 

Günler yelkovanın akrebi sürüklediği gibi bir bir ileri gidiyordu. Bazen evden annemin yaptığı ve yaparken de sürekli senden bahsettiğim ve sevdiğini öğrendiğim kek ve kurabiyelerden getiriyordum. Annem seni, sen annemi merak etmeye başlamıştın. Bir gün misafirimiz olursan sevinirim, dediğimde gülümsemen bile dalgalı denizde yönünü arayan gemiye sığınacağı limanı gösteren deniz feneri gibi gelmişti. 

Bir yandan hiç bilmediğim yeni işimin inceliklerini öğrenirken yanıma gelip Aziz sen gerçekten doğru işi yaptığından emin misin? Bak sen geldiğinden beri birçok eksiğimizi gördün ve çok işe yarayacak benim için teşekkür ederim dediğinde aslında ömrümün sonuna kadar sen, sadece sen mutlu ol diye bu işi yaparım güzel Çiçeğim diyemedim. 

Bugün pazar ve sensiz geçireceğim bir günü istemiyorum diye yemek yemem diye odadan odaya kaçan çocuklar gibiydim. Evet çiçek kokan parfümünün koridorlarında gezmekten bir gün bile yorulmayacak idim bundan da çok ama çok emindim. 

Kalbim ve aklım onu her gün daha çok tanıdıkça aşkla dolmaya başlamıştı. Bu Tanrının büyük adaletini bir kez daha kanıtlıyordu. Onunla yolumu kesiştirmişdi. Ve yeniden tanıyor gibiydim kendimi ve kendime alışmaya çalışıyordum. Ben ilk kez aşkla karşı karşıya kalmıştım. Akşam olup seni göremediğim o saatlerde hani kutlama yemeğinde çektirdiğimiz toplu resim var ya işte seni orada bulup o güzel yüzünü sevgiyle ve şefkatle dokunarak seviyorum. Aşk böyle bir şey olsa gerek. 

Sensiz geçecek bir akşam ve bir yandan özlemin bir yandan da seni düşünmek için atladığım gibi arabaya hiç bilmediğim yolların beni meşgul etmesini istiyordum. Seviyorum seni sessiz sedasız ve kalbimin sesini dinliyorum ilk kez dinliyorum. Su gibi toprak gibi seviyorum seni suyla çiçeklere hayat veren toprak gibisin. Adın çiçek gibi her yeri güzelleştiriyorsun. Bunu ben değil güzel bakan her gözden duymuştum. Çiçek gibisin ve sen kalbimin toprağında kimsenin koparmasına izin vermeyeceğim bir yerdesin artık sadece şimdilik sessiz seviyorum seni, sen bilmiyorsun henüz. 

Seninle geçecek yeni bir güne hazırdım, sana güzel görünmeli idim. Tıraşımı geceden olmuş, ütülenmiş kıyafetlerim arasından bana en çok yakıştığını düşündüğümü seçmiştim. Mağaza kapısında üşümüş bir şekilde beklerken gördüm seni. Koşarcasına sana yaklaşıp hayırdır neyi bekliyorsun dedim. Kapı kilitli, anahtarın olduğu çocuk hastaymış ben de şimdi öğrendim. İstersen sıcak bir şeyler içelim diğer çocuklar gelir birazdan dedikten sonra onunla ilk kez baş başa bir şeyler içeceğimiz an gelmişti. Olur tabi ama çayın yanında annenin kekinden de olsa harika olurdu dediği an onu bize davet ettim. Neden bu hafta sonu keki kaynağında yemiyorsun hem annemle de tanışırsın? Buharından bulut oluşan sıcak çay değil, senin sıcak bakışların benim içimi ısıtmıştı. Zaten kalbim alev alev senin için yanıyor. 

Aziz biliyorsun ben burada işim bitince gideceğim merkeze. İstediğin zaman uğrayıp sen de benim çayımı iç, beklerim dediğinde sanki hep yan yana olacaktık düşüncesine alıştırmıştım kendimi ama aynı yerde çalışamayacağımızı düşündükçe hüznünü de yaşamaya başlamıştım çoktan oysa ben henüz onun sadece fotoğraflarında yüzüne dokunup yüzünü sevmiştim oysa onun soğuktan al al olan yanaklarını elimle tutmak istiyordum. 

Çiçek bu koca dünyada kocaman hayatlarımız var. Cam kürede bir dünya içinde kar yağıyor saklıyoruz evimizin köşesinde ama sen de benim gibisin kimsenin anlamadığı ve bilmediği şeyleri görüp biliyoruz, anlayabiliyoruz. Sanım dünya ya aynı şekilde bakıyoruz. Başkalarının hayatı kar küresinden ibaret, küçük ve sallandıkça fark ediliyorken diye devam ederken dedikten sonra Ahmet’in Çiçek Hanım mağaza açıldı sesiyle sözüm yarıda kaldı. 

Sana olan sevgimi daha ilk kez baş başa çay içerken söylemeyecektim tabi ama tüm cesaretimi bir daha nasıl toplayacaktım. Aziz çay için teşekkür ederim çok iyi oldu vallahi bu arada bu hafta sonu olmaz ama daha sonra neden olmasın kekler beni beklesin diye laf uzattığın anda yüzümdeki gülümsemeyi gören Ahmet ağabey Çiçek Hanımla çok yakınsınız! Yok canım nasıl yani? Ağabey her kes farkında mağazada sen artık parlıyorsun da Çiçek Hanımda boş değil belli. 

O anda neredeyse Ahmet’e sarılacaktım içimde büyük bir sevinç ve coşkuyla gerçekten mi Ahmet dediğimi her kes işitmişti. Ahmet’e o anda sana aşık olduğumu söylerdim, hatta her kes bilsin diye naralar atabilirdim ama ilk kez aşık olduğumu ilk aşkım olan sana söylemeliydim çünkü bu hayatımın en önemli sözü olmalıydı ve ilk kez sana söyleyeceğim. 

Sen bana iyi ki geldin tam zamanında geldin. Hayırdır Aziz şarkı mı söylüyorsun? Hayır sana ne diyeceğimi nasıl söyleyeceğimi sesli düşünüyormuşum benim bile haberim yok! Bu sözleri kadın kıyafetlerinin birbiri ardına dizildiği katta sadece sen ve ben varken ağzımdan kaçırıverdim ve artık dönüşü yoktu. Şaşkın bir şekilde olduğun yüzünden ve halinden belliydi. Ben ürkek bir kedi yavrusu halinde ağzından çıkacak sözü beklerken, ben de senden etkilendim dediğin cümlelerin adeta ağır çekim bir filmin sahnesi gibi adım adım izledim dudaklarını. O andan itibaren salondaki tüm ışıklar sönmüş ve hayatımın en önemli filmi yeni başlamıştı. 

İsminde Çiçek ya ve ben papatyayı da çok severim işte o yüzden seninle geçireceğim ve beni sana yakınlaştıran bir güne doğru yürüdüğüm bu yolun adına papatya yolu demiştim bile. Çok özledim seni. Seni görmediğim bir gün bile uzun geliyor bana ve birçok şeyi kaçırmışım gibi hissediyorum seni görmediğim anlarda. 

Düşündüm uzun uzun yürürken sanırım zamanını bekliyormuşum ve sana hazırlanmışım hep ve sen geldin. Uzanıp yavaşça elini tuttuğumda bu kadar sıcak bir hissin bende yarattığı duygu sana olan aşkımın kanıtı gibiydi. Hayatımda ve kalbimde artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Uzanıp yavaşça yanağıma iki parmağınla dokunduğunda kalbim yeni doğmuş bir bebeğim kalbi gibi hızlı hızlı atmaya başlamıştı. 

Aşağı kata doğru inen birinin seslenişine doğru yönelip yanımdan uzaklaşırken, aklımdan geçen tek şey, seni seviyorum ve bir sevgi ancak böyle anlamlı ve masum bir sevgidir diye beni sana seslenirken yakaladığın ana geri dönmüş gibiydim. Söylemiştim artık ve haberi vardı artık. 

Hayatta hiçbir şey planlı olmuyor senden bir çocuğum olsun istiyorum ya aynı sana benzeyen bir bebek acaba o da plansız bir anda hayatıma girer mi? Sana olan sevgimi anlatmak için günlerdir yaptığım planlar ve adeta konfeti patlatacağım bir kutlama gibi hazırlandığım ama ya olumsuz bir yanıt alırsam gibi korkularımın da eşlik etmekten geri durmadığı ve günlerdir en özel an olmalı diye planlar yaparak geçirdiğim sana açılma sahnesini bir mağaza katında dilimden döküvermiş idim. 

Bu kadar kaygı etme hadi gel çok işimiz var bugün ve hayatımızda diye seslendin merdivenin birer birer basamaklarından çıkarken. Hayatımın basamaklarından da böyle çıkmıştın her gün. Geliyorum diye öyle güçlü söylemişim ki alt kattan bile duyulduğundan eminim. Yanına yaklaştığımda parmağınla sus sakin ol gibi bir işaretinle dalgalı ve coşkulu bir denizden, fırtınanın etkisini kaybettiğinde dingin bir denize dönüşmüş bir hale geldim ama fırtına artık kalbimde etkisini iyice artırmakta ve sığına gidin uyarılarına artık kulak asmamakta idi. Heyecanım yerini başka bir şeye bırakmak gibi bir niyeti de yoktu. 

Arkadaşınla sinemaya gidiyorsun demek. Çok sevdiğim ve yakın bir arkadaşım demiştin. Giderken beni arayıp öylesine sözlerle kısa kısa konuştuktan sonra kapatmıştık telefonu. Neden bizde gitmiyoruz demedim diye kendime kızarken mesajla bizde yapalım demişim ve farkına bile varmamıştım daha!  İçimde ona olan sevgim yine köpürdü birden aynı taze kaynağından çıkan su gibi. Aşkımı gözlerimde görmüştün hayal ediyorum şimdi, bu dünyada büyük bir aşık var seni tanıyan ve bu aşk söz dinlemez ve ele avuca sığmaz bir genç bir aşk. 

Seninle tanıştığımız günden beri telefonumu gece kapatmadan uyuyorum. Uzaydan mesaj bekleyen bilimcilerin umudu gibi bir gün telefonumun çalmasını bekliyordum. Bu hayal bile olsa umudu mutlu ediyordu beni. 

Seni düşünerek ve gittiğin filmin müziklerini bulup dinleyerek daldığım uykudan bir mesaj sesiyle irkildim. Gözlerim hala aklımda olan seni görüyor gibi uyanır oldum çünkü aklım uykudan kendini kurtardığı anda kendini sana kaptırıyordu. 

Selam beraber yemek mi yapacağız bak söylemesi benden ben iyi aşçı değilim diye mesajını okuyup ne yazayım diye düşünürken günler boyu defalarca yazıp yazıp sildiğim seni seviyorum, seni çok seviyorum sözleri mesaj olarak gitmişti bile. Heyecandan şaşkın ve parmaklarımın arasından kaçan bu mesaj seni ben den uzaklaştırıp koparacak mıydı yoksa? Nasıl bir tepki verecektin. Ardından yanlışlıkla gitti mesaj diye alelacele mesajlar yazdım ama ses gelmedi uzun bir süre ve bu uzun sessizliğin verdiği dayanılmaz heyecandan sokaklara atsam kendimi sakinleşebilir miydim? Çünkü O benim hayatımın aşkıydı. Bunu çok iyi biliyordum ve parmaklarımın yüzünden parmaklarımın arasından kayıp gitmemeliydi. Bana onu geri getirmeliydi. 

Telefonun sesi en yüksekte ve zaman daha da uzadıkça umutsuz ve üzgün halimi tasvir edecek cümle seçemeyecek haldeyken. Mesaj geldi ardından bir mesaj bir mesaj daha ve telefonu elime alıp açmaya korkarak uzandım ve açtığımda ilk mesaj kusura bakma ancak gelebildik eve yazamadım yazıyordu. İkinci mesajda bunu duyduğuma sevindim çünkü ben de seni seviyorum diye yazan kelimeleri adeta kilometrelerce uzunlukta okudum ve gözlerimin dolmuş haliyle okuduğum mesajın devamında bunu sesli duysak fena olmazdı ama görüyorum ki parmakların senden önce davranmış dediği ve gülücük koyduğu mesajdan sonra hayatımın yeni hayatımın ilk saatlerinin başladığını bu sefer hemen anlamıştım. 

Pazartesi bir türlü olamadı bir gün bile geçmek bilmiyor diye kendi kendimle mücadele ederek geçen heyecanla ve sabırsızlıkla beklediğim gün geldi. İlk kez seni sevdiğimi bilerek gözlerinin içine bakacağım. Karşımda şakalar yaparken parmaklarınla gözlerinin arasından baktığın ve gözlerimin önünden gitmeyen o sahneleri düşünüyorum da, acaba ne hissediyordun. Bugün bende sana bakarken ilk kez senin beni sevdiğini bilerek ne hissedecektim. 

Mağazanın anahtarı bendeymiş gibi kapıda ilk olan kişi bendim. Seni karşılayıp ilk kahvaltımızı yapmanın planlarıyla soğuğu bile unutmuştum. Mağaza açıldı senden başka her kes burada ben seni görmeden gözleri yeni açılacak kedi yavrusu gibi zamanı bekliyorum burada. Bir teşekkür mektubu isim isim söylenerek dağıtıldı. Mektup sendendi. Elimin titremesini görenler ısınamadın mı? diye sormadan kendilerini alamadılar düşün o mektupta ne vardı. Teşekkür ile başlayıp teşekkür ile biten mektup benim gönlümde sonbahar gazelleri gibiydi. Senin görevin bitmiş ve şirkete geri dönmüştün. Neden bunu bana söylemedin? 

Sanki yıllar geçmiş saçlarım ağarmış gibi hissettiğim dakikalardan sonra omzuma dokunan bir el ve  ‘’hadi ağabey, üzme kendini bu kadar gönülden uzak olmayan yakındır her zaman’’ diyen o ses beni teskin eden sözlerine devam ediyordu. Çiçek Hanımı yine görürsün dünya küçük nedir ki! 

Telefona sarıldım yüksekten korkarak balkonun demirlerine yapışmış gibi. Karşımda ki ses artık bana çok tanıdıktı artık bu kadar alıştığımı onu ilk kez görmeden duyduğum bu seslenişinde anlamıştım. Söyleyecektim ama söyleyemedim özür dilerim sözünden hemen sonra dünyadaki hiçbir reçelin ulaşamayacağı bir tatlılıkta aklımdasın dedin. Ya sen, Senin aklında mıyım? Diyordun. Benim aklım yok ki sen aklımı başımdan alalı çok uzun zaman oldu ama rüyalarımda da aklım sende. Seviyorum seni. 

İşe dönme vakti geldi beyler sözü üstüne ilk kez senin olmadan bir günü geçirmek üzereydim günler sel sularına kapılmış gibi göz açıp kapayıncaya kadar geçip giderken şimdi sadece adı gün olan sıradan bir güne dönüşmüştü. Seninle nefes alan bir gönüle gel de bunu anlat şimdi. 

Sen geldiğimsin ve gitmediğimsin! 

İş çıkışına kaptırdım kendimi yelkovan yel değirmeni gibi gelmeye başlamıştı bana ve zırhımı kuşanıp savaşacak gibiydim. Artık burada kalmamın da bir anlamı yoktu ama arkadaş olduğum çocuklara bunu izah edip ayrılmalıydım ama bunun için çok erkendi henüz. Şimdi Tek düşündüğüm yeni mezun bir öğrenci gibi heyecanla seni görmek için yola çıkacaktım. Saat yaklaştıkça içimdeki özlemde artmaya başlamıştı ve geliyorum sana bir saat kaldı. 

Yolda aynı kış mevsimi gelince güneye sıcağa doğru kanat çırpan göçmen kuşlar misali sıcağa senin sıcağına gidiyordum. Neden bu kadar önemliydi bu seninle ilk kez karşılaşmayacaktım ki her günümüz bir arada geçmişti ama o zaman sadece benim seni sevdiğimi biliyordum şimdiyse iki aşık buluşacaktı. Ben daha önce bu kadar yoğun bir duyguyu kalbimde hiç yoğurmamıştım. 

Seni bekliyorum artık kapıda, insanın sevgilisini bile beklemesi ölmeden yaşaması gereken bir duyguymuş. Ve o güzel saçlarını örten siyah kürk kapüşonlu kabanın içinde bana uzaktan bakan gözleri seçebiliyordum. Sanki uzaktan bile parmaklarının arsından bana bakıp şaka yapacaktın ya da ben bunu görsem çok rahatlayacaktım. O güzel yanaklarından öperek merhaba dedim ve oh çekesim geldi içimden. Hadi gidelim üşümüşsün burada. Ne zaman geldin soruna zaman benim için artık sayılardan ibaret sen ise canlı kanlısın diye kendimi tutamadığım ve tutmak istemediğim anlardaydım. 

Günler geçip giderken senin için girdiğim işten de ayrılıp kendi işime yıllarca çalıştıktan sonra üzüm yetiştirdiğim toprağa dönmüştüm. Kıskanma sakın sen benim ilk ve tek aşkımsın toprak ana bile sensin benim için ve anne olacağın günlerini hayal ediyordum artık. 

Tabi seninle çocuk yuvalarını gezip mağazadan kazandığım parayla minik gönülleri mutlu etmek istiyorum dediğimde yüzündeki o sevginin rengi yine amber rengine dönmüştü bile. Mesaj sesi artık benim için, senin sesin gibiydi. Mesajın canım diye başlıyordu bu hitabını bile seviyordum çünkü o senin yüreğinden dökülün bir şelale gibiydi. 

Senin klasik biri olmadığını anlamıştım sonra emin oldum. Önce niye burada çalışıyor acaba diye düşünmeden edememiştim. Sonra fark ettim ki sevgi az bulunur bir madenden çıkartılan bir pırlanta gibi saf ve değerliymiş. Sevginin gerçek sevginin yaptıramayacağı bir şey yokmuş ve ben bu sevgiyle karşılaştığıma ve tanıştığıma çok memnunum. Okudukça daha çok okuyacaktım bu mesajını. 

Sevgi ve aşk ikisinin tek ortak noktası kalptir. Seni seven bu kalbi güzelleştiren de sensin sevgilim. Her sabah senden önce evden çıkıp senden önce çalıştığın şirketin önünde bekliyor olmamın çektiği dikkat kimsenin gözünden kaçmıyordu. Bazen poğaça bazen sıcak bir kahve tepsisi içinde herkesin nasıl bir sevgi bu diye düşünmelerine sebep olduğumu ve ağabey vallahi bizim hanımlar duydular ama kötü örnek oluyorsun diye takılıyorlardı. Sevin çocuklar çok sevin bakın meyvesi güzel olur o ağacın. 

Sana hiçbir zaman farklı bir gözle bakmayacak adam var karşında sen bir kovanın kraliçe arısısın. İş seyahatinden çekip gönderdiğin video ile idare ediyorum bunu biliyorsun değil mi dediğim akşamlardan birinde bir tiyatronun afişi gözüme takıldı Romeo ve Julietin güncel versiyonu sahneye konacakmış o afişe bakan gençlerin arasından geçerken; 

‘’Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, 

yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan: 

biz dönünceye dek siz parıldayın diye. 

gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde; 

utandırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı. 

gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı. 

öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte 

gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.’’ 

ve devam ediyordum… 

‘’Asaletim sadece aşkının tapınağına girdiğimde olacak içimde. Bir gün yıkılırsa bedenin başka ülkelerin çamurlu evlerinde: Bil ki bütün denizleri ayaklarına dökeceğim’’ 

Diye Romeo’nun Juliet’e aşkını tarif ettiği sözlerini kendi sözlerim gibi söyleye söyleye oradan ayrılırken bir şarkı sesi gelir gibi oldu kulağıma hemen yaklaştım sevgiyi anlatan bir şiir dinletisi vardı ama oturacak yer olmadığı için artık içeriye kimseyi almadıklarını öğrendim ama beni kimse durduramazdı ve sokaklarda oturacak yer bulmam gerekmiyordu. Şiir sana seslendiğim bir elçi gibiydi benim için. Bu sefer kendi sözlerimi söylüyordum sokaklarda… 

Tanrı katından dökülsün yıldızlar, 

geceyi aydınlatırken ben bir tanesini seçeceğim, 

Tanrı katından yazılmışsa kader, ben kaderimi yaşayacağım. 

Kalbime yazılmışsa sevgin, ben seni yaşayacağım, 

ve elimi eteğimi çekerim tüm dünyadan sadece seni ve sana sevgimi yaşarım. 

Şiirlerimde seni aradım bu gece. Bir kuş olsam kanatlanıp konsam pencerene, sonra sana söylesem bak ne kadar çabuk geldim yanına diye. Ellerimi açsam sonra kollarımı sonsuzluğa açsam bir kanat gibi sarılmak istesem izin verir misin bana? Sen yoksa sevgimi alıp, çöldeki bir serap gibi, sıcaktan yoldaki buhar gibi ya da ovadaki başak gibi veya kardan ve yağmurdan sonra açan güneş gibi mi hissettireceksin bana. Hangisini seçeceksin sevdiğim kadın. 

Yine geldin bana o kadar özledim ki seni bir bilsen derken kulağıma fısıldayarak ben de seni derken sesler yine susmuştu. Yorgun ama yorgunluğun ağır başlılığın verdiği o güzellik yansımıştı çoktan yüzüne. Sana sarılmanın nasıl bir his olduğunu hayal ettiğim günler ve geceler boyunca hissettiklerimle kıyaslanamayacak kadar güzel bir duyguydu kokuna ilk kez burada seni karşıladığım bugün yaklaştım ve bu kokudan bir daha asla uzak kalamayacağımı da adım gibi biliyordum. 

Ben seninle varım ben senden önce sevgiyi bilmiyordum sevgi sevebilme gücüymüş meğer. Arkama dönüp her gün bakacağım sen orada olduğun günlerde yaşıyorum bunu bil. Kalbime doğru döndüğümde yani sana sevgilim evimde sensin o evin en güzel köşesi de sensin. Senin izlerini taşıyor duvardaki resimler. 

“Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeye bilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm.” diye söyleyen yazarı kutsayarak aklımdan geçen her şeyi sana söylemek ve bunun sana kanıtlamak için yaşayacağım günleri sabırsızlıkla bekliyorum. 

Doğduğum günü biliyorum ama sen bana gelene kadar neden doğduğumu bilmiyordum! Şimdi değil, seni gördüğüm gün neden doğduğumu fark ettim. Seni sevebilmek ve seni yaşamak için doğdum ben. Cennetten kovulmayı göze alabilmek ise aşk, ben cenneti değil hiç düşünmeden seni seçtim. 

Gece oldu, yatağımızda yatıyorum şimdi. Kay biraz kenara demeden yatağa girmediğin o sözü duymanın hazzı ile kollarımı açtım uzan kollarıma ve sıkı sıkı sarıl bana sevgilim. Gözlerim huzur ve mutluluk ile kapanırken güzel uykular dileyerek uyumak yerine sana sadece tek kelime söylemek istiyorum, Seni seviyorum. 

Bir kabuk içinde saklayabilirsin sevgiyi,  

En güzel incileri de bir kabuk gizler kalbinde. 

Sevenlere. 

Taşkın Sarıkaya  

20/11/2018 22:30

Papatya yolu” üzerine 2 yorum

  1. Taşkın bey, Eğer aşık olduysanız piyango size vurmuş demektir.Karşınızdakinin sizi sevip sevmemesi çok da önemli değil…ben biraz İsa biraz Mevlana biraz Yunus Emre gibi aşka inanırım:Aşk kaynağından çıktığı yere hediye edilmiştir.. Çok şanslısınız…Mutlu yeni yıllar dilerim..

    Aşk sizinle kalsın,siz aşkla kalın…

    iPhone’umdan gönderildi

    Liked by 1 kişi

    1. Günhan Hanım,
      İlahi aşklar hem daha kolay hem yorumlanabilir. Oysa iki insan arasındaki aşk ise birden iki olmak ile ikiden bir olmaktır arasındadır. Yani aşk aslında paylaşabilmektir var olan sevgiyi. Bu yazım daha doğrusu hikaye temiz, tertemiz bir aşkın hikayesi ve çok seven aşıklara ithaf ediyorum.
      Teşekkür ederim…
      Mutlu yıllar…
      Taşkın

      Beğen

Yorum bırakın